Atatürk ve Eğitim

Gazi Mustafa Kemal Paşa için eğitim devrimi yeni kurulacak olan cumhuriyetin en temel taşıdır. Eğitim devrimi Cumhuriyet Döneminde yapılacaklar için pusula görevi görmüştür. Hatta Atatürk, eğitim devriminin Türk milleti için hayati bir önem taşıdığını daha Kurtuluş Savaşı bitmeden önce Sakarya Muharebeleri sırasında, Maarif Kongresi’ne katılarak bize göstermiştir.

Eğitim devriminin ana hususu sistemsel değişikliklerdir. Osmanlı Devleti’nin eğitimde Avrupa’yı yakalayamaması devletin çöküşünü hazırlamıştır. Ayrıca eğitim devrimi Osmanlı zamanından süre gelen sistemsel problemlerin yanı sıra maddi açıdan da gerekliydi. Okulların sayısı yetersizdi. 500 kadar ilkokul, 250 kadar rüşdiye (ortaokul), 22 idadi ve 20 sultanî (lise), 1 adet de üniversite bulunmaktaydı. Ağırlıklı olarak dine dayalı okullar varlığını sürdürmekteydi. Bunun farkında olan Atatürk eğitim devrimini gerçekleştirdi. Hatta günümüzde bu eğitim devrimi sayesinde Aziz Sancar gibi bilim insanları ve Halil İnalcık gibi tarihçiler yetişmiştir.

Eğitim Devriminin Amaçları

Eğitim devrimi, Osmanlı’dan kalan eğitim sistemini değiştirebilmek için belli başlı konular üzerinde yoğunlaşmıştır. Örneğin; eğitimin millileşmesi, bilimsel temellere oturtulması, laikleşmesi ve karma eğitime geçişle kadınların topluma kazandırılması…

Atatürk yeni kurulacak eğitim modelinin yabancı etkilerden uzak, milli değerlere uygun olsun istemiştir. 1 Mart 1922 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış konuşmasında bütün Türk gençlerine her şeyden önce Türkiye’nin benliğine, geleneklerine ve istikbaline düşman olan her şeyle mücadele etme bilinci aşılanması gerektiğini vurgulamıştır. Bu yüzden eğitimin millileşmesi için önce Tevhid-i Tedrisat yasası ardından Türk Harf Devrimi ve Türk Dil Kurumu’nun kurulması gibi uygulamalar gerçekleştirilmiştir.

Atatürk yaptığı bütün inkılaplarda eğitim devriminde de olduğu gibi bilimselliğe dikkat etmiştir. Hatta 10.yıl Nutku’nda ilmin ne denli önemli olduğunu şöyle ifade etmiştir.  “Türk milletinin yürümekte olduğu medeniyet ve ilerleme yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale müspet ilimdir.” Atatürk zamanında yapılan bütün eğitim reformlarında bilimsel araştırmalar yapılmıştır. Prof. Dr. John Dewey, Prof. Dr. Alfred Künhe ve Prof. Dr. Omer Buyse gibi yabancı eğitim uzmanlarını getirerek onların önerilerinden yararlanmışlardır.

“Bir toplumun hayatta başarılı olması için, başarılı olabilmenin gerektirdiği bütün sebep ve şartlara sahip olması gereklidir. Bu nedenledir ki yeni Türkiye Cumhuriyeti için bilim ve teknik lazım ise bunları aynı derecede hem erkek ve hem de kadınlarımızın öğrenmeleri şarttır. Çünkü bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını istememiştir. Allah’ın emrettiği şey Müslüman olan erkek ve kadının birlikte ilim ve irfan kazanmasıdır. Türk toplum hayatında kadınlar irfan ve diğer hususlarda erkeklerden kesin olarak geri kalmamışlardır. Belki daha ileri gitmişlerdir. ” Atatürk’ün bu sözünden de anlaşılacağı üzere Atatürk yeni kurduğu cumhuriyette kadınların toplumda daha fazla söz alması istenmiştir. Bunun için Atatürk yeni eğitim sistemimizde kadına ayrı bir önem vermiştir ve nihayet III. Heyet-i İlmiye’nin 1926 senesinde aldığı kararla birlikte 1927-1928 öğretim döneminde 71 ortaokuldan 23 tanesinde karma eğitime geçmiştir.

Eğitim Devriminde Yapılanlar

  • Tevhid-i Tedrisat Kanunu – 3 Mart 1924
  • Maarif Teşkilatı Hakkında Kanun – 22 Mart 1926
  • Yeni Türk Harflerinin Kabulü – 1 Kasım 1928
  • Türk Tarih Kurumu’nun Kurulması – 15 Nisan 1931
  • Türk Dil Kurumu’nun Kurulması – 12 Temmuz 1932

Eğitimde bir devrim şarttı. Atatürk de yukarıdaki gibi kanunlar ve kurumlar sayesinde bu devrimi gerçekleştirdi.

Tevhid-i Tedrisat kanunu 3 Mart 1924’de kabul edildi. Bu kanun sayesinde eğitim ve öğretimin tek elden ve devlet eliyle yürütülmesine, dinî bilgiler konusunda yüksek uzmanlar yetiştirmek üzere üniversitede bir İlahiyat Fakültesi kurulmasına karar verilmiştir. Bu kanun farklı insan tipleri yetiştiren eğitim sistemlerini birleştirmiştir. Böylece eğitim-öğretimin ulusal, laik, bilimsel, uygulamaya dayalı ve karma yapısının temelleri atılmıştır.

Maarif Teşkilatı Kanunu 22 Mart 1926 da kabul edilmiştir. Bu kanun sayesinde eğitim sistemi düzenlenmiş ve devletin izni olmadan okul açılamayacağına karar verilmiştir.

Bunlardan ayrı olarak cumhuriyet ilanından önce Sakarya Muharebeleri sırasında 15 Temmuz 1921’de Ankara’da yurdun her tarafından gelen 250 kişiyle birlikte Maarif Kongresi düzenlenmiştir. Kongrenin çalışma konuları; ilkokulların eğitim programları ile orta basamaktaki okulların programları ve dersleridir. Maalesef ki Maarif Kongresi savaş sebebiyle erkenden sonlandırılmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk; Türkiye Cumhuriyeti’nde kadın-erkek veya zengin-fakir ayırt edilmeden eşit bir şekilde eğitim hakkı tanınan, Türk Ocakları ve Öğretmen birliklerini de içinde toplayan halkevlerini gerekli görmüş, 19 Şubat 1932’de 14 il merkezinde kurdurmuştur.

Yeni Türk harfleri kabul edildikten sonra toplumun büyük bir kısmı okuma yazma öğrenmek istemiştir. Bu talep kayıtsız kalmamış ve Atatürk’ün emriyle Millet Mektepleri açılmıştır. Okulu olmayan yörelerde ise topluma okuma-yazma öğretilmesi için Seyyar Muallim Teşkilatı oluşturulmuştur. Millet Mektepleri açılmadan önce 1920’li senelerde okuma yazma oranı ülke genelinde %9-10 iken 1940’lı yıllarda %30 civarına ulaşmıştır.

1923-1938 yılları arasında Türkiye nüfusu %38 artarken ilköğretimdeki öğretmen sayısı %28 artış göstermiştir. İlköğretimdeki kadın öğretmen sayısında %352, kız öğrenci sayısında ise %323 oranında artış görülmüştür. Ortaokullardaki öğrenci sayısında %1463, lise öğrenci sayısında ise %2015’lik bir artış görülmüştür. Okul sayılarında ise ilkokullarda %60, ortaokullarda %216, liselerde %226’lık bir artış olmuştur. Yüksek öğretim fakülte ve yüksek okul sayısında %111, yüksek öğretim kurumlarındaki erkek öğrenci sayısında %220, kız öğrenci sayısında ise %525’lik bir artış gözlenmiştir.

Atatürk’ün Eğitimci Kişiliği

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtarıcısı ve kurucusu olan Atatürk aynı zamanda bu milletin başöğretmenidir. Hatta kendisi de bunu 1936’da kendisinin yiğitliğini, zaferlerini ve devrimlerini anlatan bir şiir yazan Şair Behçet Kemal Çağlar’a : “Olmamış, benim asıl bir niteliğim var ki onu hiç yazmamışsın. Benim asıl kişiliğim öğretmenliğimdir; ben milletimin öğretmeniyim bunu hiç yazmamışsın” diyerek bunu onaylamıştır. Ayrıca “Cumhurbaşkanı olmasaydım, Millî Eğitim Bakanı olmak isterdim” sözü de, Atatürk’ün eğitime verdiği önemi tekrardan göstermektedir.  Aynı zamanda Atatürk Geometri kitabını yazarak ve bazı terimleri Türkçeleştirerek eğitime direkt katkı sağlamıştır. Atatürk’ün eğitimci kişiliğine verebileceğimiz diğer örnekler sırasıyla; öğretmenlere çok değer vermesi ve okulları her fırsatta gezmesi, çocukları çok sevmesi ve eğitimde çocukluk döneminin değerini bilmesi, anlaşılır ve inandırıcı konuşması, açıklamalarında araç gereç kullanması, çok okuması, eğitimin bilime dayanmasını ve işe yarar ürünler sağlaması gerektiğini amaç olarak göstermesi…

Kaynakça

Erdem, A. R. “ATATÜRK’ÜN EĞİTİM LİDERLİĞİNİN BAŞARISI: TÜRK EĞİTİM DEVRİMİ”. Belgi Dergisi (2011 ): 163-181

Kapluhan, E. “ATATÜRK DÖNEMİ EĞİTİM SEFERBERLİĞİ VE KÖY ENSTİTÜLERİ”. Marmara Coğrafya Dergisi 0 (2012 ): 172-194

Doğramacı, İ. “Atatürk ve Eğitim”. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 1 (1985 ): 653-670

Karagözoğlu, G. “Atatürk’ün Eğitim Savaşı”. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 2 (1985 ): 193-214

Akyüz, Y. “Atatürk’ün Eğitim Düşüncesinin Kökenleri”. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 8 (1992 ): 233-240

Beğeneceğinizi düşündüğümüz yazılar