Duyguların Evrimi: Duygu Tarihi

 

 

Duygu, kasiyere ilk görüşte aşık oldu. Metrodaki insanların ter kokusundan iğrendim. Takımım 90+4’de gol yedi, sinirden televizyonu kırmak istedim.

Yukarıdaki örneklere baktığımızda hepsi yaşanan bir olay sonucunda bir duygu ortaya çıkmıştır. Peki ya bu duygular gerçek midir? Fiziksel veya somut hissedemeyiz ya da tutamayız hissettiğimizi sandığımız şey o yaşanılan ruh halinin tetiklediği bir fiziksel olaydır aslında . Gelin size öncelikle bu duygular aslında nedir onu anlatayım sonra da bu konu üstünde biraz konuşalım.

 Duygu Nedir?

Duygu; en sade tanımıyla, bir canlıyı harekete geçiren, ihtiyaçlarını karşılamak için davranışı harekete geçiren sinirsel dürtüdür. Duygular denilince de bu konuda araştırmalar ilk olarak Darwin’den başlamıştır. Charles Darwin, 1872 yılında yayınlanan “İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi” adlı kitabında, duyguların doğal seçilim yoluyla evrimleştiğini savundu. Darwin’e göre, duygular, hayatta kalma ve üreme avantajı sağlayan davranışları teşvik etmek için evrimleşmiştir. Darwin sadece biyolojik evrimle sınırlı kalmamış, canlıların duygu ve davranış olarak da evrimleştiğini saptamıştır. Evrimle birlikte duyguların evrimi de paralel olarak sürmüştür ama duyguların evrimi farklı zaman aralıklarıyla gerçekleşmiştir. Darwin’e göre, örneğin korku, beynin ilkel haliyle ilişkilidir ve kökeni çok eskilere dayanır. Bağlanma duyguları ise örneğin anne-bebek arasındaki ilişki erken memeliler zamanında gelişmiştir. Hücreler, hayatta kalmak için ihtiyaç duydukları gıda için birbirleriyle yarışırlar. Ancak, bu yarış aynı zamanda etkili bir işbirliğini de gerektirir. Çünkü hücreler, işlevlerini devam ettirebilmek için birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Bu nedenle, işbirliği ve yarış, birbiriyle iç içe geçmiştir. Hayvanlar dünyasında görülen işbirliğinin temelinde de hayatta kalma mücadelesi vardır. Örneğin, kuşlar geceleri topluca tünerler ve gündüzleri de beraber uçarlar. Bu sayede, yiyecek sıkıntısı çekildiği zamanlarda hayatta kalabilirler. Toplu hareket eden bireyler birbirlerinden yiyecek elde etme metotlarını öğrenirler. Yiyeceğin elde edilmesi, kullanılması ve korunması hususunda da işbirliği yaparlar. Yeni hayata katılan bireyler ise sosyal hayatın zorunluluklarını, işbirliği, yardımlaşma ve kendini korumayı bir grup ve aile içinde öğrenirler. Bu nedenle, yaşama şansları daha fazla olmaktadır. Sonuç olarak, işbirliği ve yarış, hem hücreler hem de hayvanlar için hayatta kalmanın temelini oluşturmaktadır. Toplumların oluşmasıyla gelen suçluluk, gurur gibi duygularsa sosyalliğin başladığı dönemlerde meydana gelmiştir.

Toplumsal Etki ve Duyguların Şekillenmesi

Duygular, biyolojik ihtiyaçlar ve alışkanlıklarla birlikte toplumsal/kültürel şartların da etkisiyle evrimleşmiştir. Bu etki, daha çok memeli tabiatına yerleşmiş duyguların şekillenmesinde ve yaygınlık kazanmasında görülebilir. Örneğin; korku, öfke, sevinç ve üzüntü gibi duygular, tüm memelilerde ortaktır. Bu duygular, memelilerin hayatta kalma ve üremelerini sağlamak için gereklidir. Toplumsal kurallar da bireylerin bazı duygu ve davranışlarının pekişmesini, bazılarının ise pasif kalmasını sağlar. Örneğin, bencillik toplum tarafından hoş görülmeyen ve kınanan bir davranış olduğu için bireyler cömert olma veya yardım etme davranışlarını yapmaya sevkedilirler. Toplumun bu yöndeki baskısı ve yapılmadığı takdirde toplumdan dışlanma korkusu bireyleri belli davranışları yapmaya zorlar; bu durumun sürekliliği de o davranışların yerleşmesine yol açar.

Duygu Çarkıfeleği

Kaynak:Evrim Ağacı

  

Örnek olarak; 1999 yılında, Pascal Boyer ve Pierre Liénard, yeni doğan bebeklerin yılan ve örümceğe karşı doğuştan gelen bir korkuya sahip olduklarını gösteren bir deney yapmışlardır. Deneyde, 6 aylık bebeklere yılan ve örümcek resimleri gösterildi ve bebeklerin, yılan resimlerine baktıklarında göz bebekleri genişleyip kalp atışları hızlandı. Bu, bebeklerin yılanlara karşı korku hissettiklerini gösterir. Boyer ve Liénard, bu sonuçların, yılan ve örümceklerin insanlar için tehlikeli hayvanlar olduğunu ve bu nedenle, bu hayvanlara karşı doğuştan gelen bir korkunun evrimleştiğini düşünmüşlerdir. Bu korku, bebeklerin yılan ve örümceklere karşı dikkatli olmalarını ve uzak durmalarını sağlamıştır.

 

Ana Duygular

Boyer ve Liénard’ın deneyleri, yılan ve örümceğe karşı doğuştan gelen bir korkunun evrimsel bir kökene sahip olduğunu gösterir. Bu korku, bebeklerin hayatta kalmalarına yardımcı oluyor ve gelecek insanların üreme şanslarını artırıyor.

Darwin bu teorisini daha da güçlendirmek için insanların ve hayvanların duygularını ifade etme biçimleri arasındaki benzerliklere dikkat çekti. Örneğin, hem insanlar hem de hayvanlar korku hissettiklerinde yüzlerini buruşturma eğilimindedir. Bu, korku duygusunun, hayatta kalma ve üreme avantajı sağlayan davranışları teşvik etmek için evrimleşmiş olabileceğini göstermektedir.

Darwin “Türlerin Kökeni” kitabını yazdıktan sonra, duygusal evrim teorisi arka planda kalmıştır. Darwin, kitabında evrim teorisine odaklandığı için, duygusal evrim teorisine dair daha fazla gelişim veya yaygınlaşma sağlayamamıştır. Bu teori, daha sonra modern psikoloji ve nöroloji gibi alanlarda tekrar önem kazanmıştır. Duygusal evrim teorisi, uzun bir süre derin bir uykuda kaldıktan sonra 20.yüzyılın sonlarına doğru Paul Ekman insan yüzündeki ifadelerin duygusal durumları nasıl yansıttığını öğrenmek istiyordu. Yani, insanların herhangi bir dil bilmeksizin duygusal ifadeleri anlayıp anlayamayacağını merak ediyordu..

Araştırmaya başladığında farklı kültürlerden gelen insanlar deneylere katıldı. Ekman ve ekibi, bu insanlara farklı duygusal ifadeler gösterdi. Gösterilen yüz ifadeleri, sevinç, öfke, korku ve üzüntü gibi temel duygusal durumları anlatıyordu. İnsanlara, bu ifadelerin hangi duyguyu temsil ettiğini tahmin etmeleri için sorular soruldu. Deneyler sonuçlandığında farklı kültürlerden gelen insanlar, yüz ifadelerini genellikle aynı şekilde anlamışlardı. Örneğin, korku ifadesini gösteren bir yüz, insanlar arasında kültürel farklılıklara rağmen neredeyse aynı şekilde tanınıyordu.

Bu bulgular, duygusal ifadelerin evrensel bir temele sahip olduğunu gösterdi. Yani, insanların duygusal ifadeleri anlamak için dil veya kültür bilmelerine gerek yoktu. Bu, duygusal ifadelerin insanların evrimsel geçmişinden gelen bir yetenek olduğunu düşündürdü.

Bu araştırma, Paul Ekman’ın duygusal evrim teorisini yeniden popüler hale getirdi. Onun çalışmaları, insanların duygusal ifadelerini anlama yeteneğinin evrensel olduğunu ve farklı kültürlerde benzer şekillerde ifade edildiğini gösterdi.

 

İnsanların Duygularının Fiziksel Karşılığı

Sonuç olarak, Darwin’in “Türlerin Kökeni” kitabıyla başlayan duygusal evrim teorisi, uzun bir süre arka planda kalmış olsa da, modern psikoloji ve nöroloji gibi alanlarda tekrar önem kazanmıştır. Paul Ekman’ın insan yüzündeki ifadelerin duygusal durumları nasıl yansıttığını araştırdığı deneyler, bu teorinin tekrar gündeme gelmesine vesile olmuştur.

Farklı kültürlerden gelen insanların katıldığı deneyler, duygusal ifadelerin evrensel bir temele sahip olduğunu göstermiştir. Sevinç, öfke, korku ve üzüntü gibi temel duygusal durumlar, dil veya kültürel farklılıklara bakılmaksızın benzer şekillerde anlaşılabilmektedir. Bu bulgular, insanların duygusal ifadelerini anlamada evrensel bir yeteneğe sahip olduğunu ve bu yeteneğin insanların evrimsel geçmişine dayandığını düşündürmektedir.

Paul Ekman’ın araştırması, duygusal evrim teorisini yeniden gün yüzüne çıkarmış ve insanların duygusal ifadelerini anlama yeteneğinin kültürel sınırlamalardan bağımsız olarak evrensel bir biçimde var olduğunu göstermiştir. Bu araştırma, duygusal ifadelerin insan davranışlarının ve iletişiminin temel bir bileşeni olduğunu vurgulayarak, evrimsel biyolojinin ve modern psikolojinin nasıl bir araya geldiğine dair önemli bir pencere açmıştır.

Kaynakça

Bakırcı, Ç. M., & Özer, O. (2011, Nisan 4). Evrim Ağacı. Duygularımız Neden Evrimleşti? Neden Duygularımız Vardır?: https://evrimagaci.org/duygularimiz-neden-evrimlesti-neden-duygularimiz-vardir-47 adresinden alınmıştır

DENİZ, D., & Darbaş, G. (tarih yok). Fosillerin Işığında İnsan Psikolojisini Anlamak:Evrimsel Psikoloji. İstanbul Kültür Üniversitesi Psikoloji Bölümü .

Torun, T. (2015). DUYGULARIN EVRİMİ. Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 

Beğeneceğinizi düşündüğümüz yazılar