1. Dünya Savaşı’ndan yenik düşen Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları Mondros Mütarekesi imzalanır imzalanmaz İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmeye başlanmıştır. Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Türk Kurtuluş Savaşı başlatılmıştır. Büyük Taarruz ardından Yunan Ordusunun hezimete uğratılması ile elde edilen Türk Ulusunun zaferi, 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Anlaşması ile taçlandırılmasından sonra Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde ülkeyi çağdaş muasır medeniyetler seviyesine çıkarmayı amaçlayan Türk Devrimleri başlatılmıştır. Türk Devrimi’nin en önemli amaçlarından biri de kuşkusuz ki Türk Dil Devrimi olmuştur. En önemli aşaması ise kuşkusuz Latin harflerinin kabulüdür.

Osmanlıda dilde değişim denemeleri:


Cumhuriyet öncesinde Latin harfleri ve genel olarak dil üzerinden çalışmalar yapılmaya çalışılmış çoğu kez bu devrim Latin harfleri üzerinden düşünülmüştür. İlk defa Latin harflerine geçilmesi görüşü 1851 yılında Ahmet Cevdet tarafından ortaya atılmıştır. Daha sonra Meşrutiyet döneminde, bazı değişikliklerin kaçınılmaz olduğunu gören aydınlar, Arapça harflerin ayrı ayrı yazılması, hiç değilse basılması gerektiği konusunda görüş birliği içinde olmuşlardır. Böylece her harfin üç veya dört ayrı biçimi yüzünden bocalayan öğrenci ve dizgicilerin de işi kolaylaşmış olacaktır. Yazımı kolaylaştırmak için Enver Paşa tarafından bir sistem tasarlanır. Savunma Bakanlığı’nın da desteği ile uzun zaman kullanılan bu sistem yanlışlarla dolu olup ve basılı kâğıttaki görüntüsü de hiç hoş değildir. Burada Arapça harflerin en son biçimleri kullanılmakta ve harfler birleştirilmeden yazılmaktadır. Sessiz harflerle ünlü harfler aynı hizada yazılmaktadır. Bu yazı sistemi 35 ünsüz ve 10 ünlü olmak üzere toplam 45 harften oluşmaktadır. Enver Paşa yazısı, ordu elifbası vb. adlarla anılan bu sistemin resmi olarak mı yoksa kendiliğinden mi terk edildiği bilinmemektedir. Atatürk, bu uygulamanın iyi niyetli ama zamansız olduğu düşüncesindedir. Zamansızdır çünkü savaştaki ordunun bazen ne yazdığı anlaşılmayan bir metne haberleşme esnasında ayıracak zamanı yoktur. Alfabe ile ilgili tartışmalar Milli Mücadele döneminde de devam eder.

Cumhuriyete geçtikten sonra dilin gelişimi:


Cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal Atatürk, ulusal bilinci ayakta tutan ve toplumu birbirine kenetleyen en önemli aracın dil olduğunu düşünüyordu. Ayrıca o, çağdaş medeniyetler arasına katılma amacı güttüğünden Latin alfabesinin yapısı temelinde bir alfabenin uygun olacağı kanaatindeydi. 26 Haziran 1928 tarihine gelindiğinde Atatürk’ün direktifi ile Latin alfabesi temelinde, Türkçenin ses yapısına uygun yeni bir alfabe hazırlama çalışmalarına başlanmıştır. Mustafa Kemal Atatürk, 1928 yılının 8-9 Ağustos gecesi Sarayburnu Parkı’nda yaptığı konuşma ile yeni alfabeyi halka tanıtmıştır. Daha sonra da Anadolu seyahatleri gerçekleştirerek, başöğretmen sıfatı ile eğitim seferberliğine öncülük etmiştir. Yeni alfabenin kabulü dildeki yabancı kelimeleri atarak yerine Türkçe karşılıklarını koyma fikrini de canlandırmıştır. Türkçe, ağdalı Osmanlıca’dan kurtarılarak, daha yalın, kolay anlaşılır bir dil olarak zenginleştirilmeliydi. Bu yöndeki çalışmalar sadece dil ile sınırlı olmayıp, Türk tarihi ile ilgili çalışmalar da yapılmıştır. Bu amaçla, 15 Nisan 1931’ de Türk Tarih Kurumu, 12 Temmuz 1932’ de de Türk Dil Kurumu kurulmuştur. Aynı yılın 26 Eylül günü de “Dil Bayramı” olarak kabul edilmiş, dil devrimi ile ilgili çalışmalar Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda 1938 yılına kadar sürdürülmüştür.

Beğeneceğinizi düşündüğümüz yazılar