ANTİ-TANK SİLAHLARI ALMANYA

Evet sayın Egesavtek blog okurlarımız, yeni bir seriye başlamış bulunmaktayız. Bu serimizde 20. yüzyılın başlarında icat edilen tank buluşunun karşıt teknolojisi olan tanksavar toplar ve silahların ülkeler bazında bir incelemesini yapacağız. Bu yazımızda Almanya’nın tanksavar silahlar üzerine olan gelişiminden bahsedeceğiz. 

Tanklar muharebe sahasına ilk kez Kraliyet Donanması’ndan Yüzbaşı Harold Mortimore ve ekibi komutasındaki Mark-I ile 15 Eylül 1916’da Somme Çarpışması esnasında, Delville Korusunda çıkmıştır. Yüzbaşı Harold’ın komutası altındaki Mark-I, 2 adet 6 poundluk deniz topuna ve 6 adet 8 mmlik Hotchkiss Makineli Tüfeklerine ve sadece 6-8 mmlik bir zırha sahipti. Bu yüzden Mark-I Somme Çarpışmasının gidişatını pek de etkilememiştir. Fakat Mark-I’le ilk karşılaşan Alman askerleri, psikolojik olarak şoka uğramış ve ilk dakikalarda mevzilerini terk etmişlerdir. Bu olayı takiben Fransızlar da, Holt traktörlerinden geliştirdikleri Schneider CA1 tankını ilk defa 16 Nisan 1917’de kullanmışlardır. Lakin 1. Dünya Savaşı’nda tankların kullanımı savaşın gidişatını pek de değiştirmemiştir. Fakat önü açık olarak görülen tanklar, savaşın bitmesiyle geliştirilmesi için orduların hizmetinde kaldı. Tabii ki de yeni gelişen tankları durdurmak için de karşı bir teknolojinin geliştirilmesi gerekiyordu. 1. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru tankları durdurmak için Almanlar piyadelerin kullanmakta olduğu siper toplarını biraz güçlendirerek TankGewehr 18T’yi geliştirdi. Bu tarihteki ilk tanksavar silahtı.

1939 yılına gelindiğinde tanksavar tüfekler çoğu ordu tarafından hala kullanılıyor olsa da 1930’lu yıllarda açıkça görülmüştü ki, daha dayanıklı zırhları bulunan tanklar ve zırhlı araçlara tanksavar tüfekler işlemez olmuştu. Bu yüzden de, piyade ya da diğer askeri unsurlar tarafından daha güçlü tanksavar silahlara ihtiyaç duyulmaktaydı. İşte bu ihtiyaçta tanksavar topların tasarlanmasına vesile olmuştur.

Almanya’nın 2. Dünya Savaşı’nın başındaki standart tanksavar topu, 1936 yılından itibaren Rheinmetall metal şirketi tarafından üretilen 3.7 cmlik ya da 1.46 inçlik PaK 36 topuydu. Tekerlekli bir taşıyıcı üzerine monte edilmişti, ağırlığı yarım tonun altındaydı ve muharebe esnasında kolaylıkla insan gücüyle taşınabilirdi. 680 gram ağırlığında zırh delici ve yüksek patlayıcı mühimmat ateşliyordu. 30 derecelik bir açıyla, 500 mmlik bir menzilden 31 mmlik yani 1.22 inçlik zırhları delebiliyordu. Lakin bu deliş gücü yeni zırhların ve yeni tekniklerin gelişmesiyle etkisiz kaldı. Almanya savaş boyunca PaK 36’yı geliştirmiş ve zamanla 8 farklı varyantını kullanıma sokmuştur. Pak 40 bu varyantlar içerisinde en çok ön plana çıkan silahtı. Pak 40, Amerikan M26 Pershing ve Sovyet IS-2 hariç diğer tüm müttefik tanklarına karşı oldukça etkiliydi. Fakat Pak 40 güçlü bir silah olsa da tasarımı ve ağırlığı nedeniyle manevra kabiliyeti oldukça zordu. Taşınması sadece araçlarla yapılabilirdi. Bu yüzden özellikle doğu cephesinde çok sayıda PAK 40 mürettebatı tarafından terk edilmiştir. Sadece bu tanksavar topunda kullanılmak üzere üretilen, özel yapım Panzergranate 40 tipi mermilerle 500 metreden, 120 mm kalınlığında bir zırhı delebilirdi. Savaştan sonra, bazı ülkeler PaK 40 tanksavar topunu kendi ordularında kullanmaya devam ettiler. Örneğin Arnavutluk, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Macaristan ve Romanya bu topu uzun bir süre daha kullandılar. Tahminen 23.500 adet üretildi ve 6.000 tanesi tank avcılarında kullanıldı

8,8 cm FlaK ya da bilinen adıyla Alman “Seksensekizlik” topu, Wehrmacht tarafından hem tanksavar hem de uçaksavar olarak kullanılan meşhur bir silahtı. Flak tipi silahların tasarımcısı Krupp şirketi, Flak’ların seri üretimine ilk olarak Nazi Partisi’nin 1933 yılında iktidarı ele geçirmesi ile başladı. Almanlar bu silahı ilk İspanya İç Savaşı sırasında kullandı ve o zaman türünün en iyi uçaksavar silahı olduğunu ispatladı. İleride sahip olduğu yüksek namlu çıkış hızı ve menzili ile bu silah Fransa’nın işgali sırasında Fransız Char B1’ler, Kuzey Afrika’da Britanya yapımı Matilda Mark-II’ler ve Barbarossa Harekâtı’nda Sovyet KV-1’lerine karşı tanksavar silahı olarak da kullanılacaktı.

Almanların Tiger-1 ve Tiger-2’lerde kullandıkları KwK 36 ve KwK 43 topu Flak 36 topunun değişik bir varyantıydı. Kwk 36 ve 43’ü, Flak 36’dan ayıran temel fark ateşleme sistemiydi. Flak 36’da topun ateşlenmesi için fiziksel güç kullanılmaktaydı. Kwk 36 ve 43’ de ise elektrik ateşlemeli sistem vardı. Ateşleme sonrasında boş kovan otomatik olarak top tarafından atılıyor ve tekrar doldurulmaya hazır hale geliyordu. Bu durumda alman tank mürettebatına çok büyük bir üstünlük katıyordu. Bu top II. Dünya Savaşı sırasında üretilen en etkili ayrıca en çok korkulan tank toplarında biriydi. Bu topun mermi yörüngesi o kadar kusursuzdu ki eğer yanlış bir hesaplama yapılmadıysa hedefi ikinci defada aynı noktadan vurabiliyordu. Flak’ların tüm çeşitlerinden toplamda 21.000 adet üretildi. 2. Dünya Savaşı sona erdiğinde elde kalan Flak’lar ya yeni kurulan Alman ordusunda kullanıldılar ya çürümeye terk edildiler ya da Alman işgalinden kurtulan devletlerin ordularında kullanılmaya devam ettiler.

Tüm bu büyük silahların yanında piyadenin seri ve kolay bir şekilde kullanabileceği küçük ebatlarda silahlar da üretilmiştir. Ama bu silahların üretimi top teknolojisi kadar hızlı olamamıştır. Alman ordu mühendisleri 1940 yılında Panzerfaust serisi üzerinde çalışmalarını sürdüyorlardı, fakat Panzerfaust şu anlık cephedeki ihtiyaçları karşılamıyordu. Bu yüzden Almanlar Casarin geçidi muharebelerinde, Amerikalılardan ele geçirdikleri M1 Bazooka’yı kendilerine uyarlayarak, 1943 yılında Panzerschreck’i kendi envanterlerine katmıştırlar. Panzerschreck, Panzerfaustlar’ın geliştirme ve seri üretime geçiş aşamasına kadar kullanılmıştır. Panzerfaust envantere girince, Panzerschreck hem yüksek maliyetinden hem de hantal bir silah olmasından ötürü kademeli olarak üretimden çekilmiş ve stoklar diğer mihver devletlerine aktarılmıştır. Özellikle Macar orduları Bahar Uyanışı Harekâtı sırasında Panzerschreck’leri yoğun bir şekilde kullanmışlardır. Panzerfaust ise son derece başarılı bir tanksavar silahı olduğunu kısa süre kanıtlamıştı. Panzerfaust üretimi son derece basit ve ucuzdu, 1 Panzerfaust yaklaşık 15-20 dakikada üretiliyor ve birim maliyeti ise sadece 15 marka denk geliyordu. Bu da Panzerfaust’u zaten çöküşte olan Alman sanayisi için çok ideal bir silah haline getiriyordu. Panzerfaust ’un kullanımı çok basitti. Küçük bir çocuk veya yaşlı bir kişi bile bu silahı kullanabiliyordu. Özellikle Berlin Muharebesi’nde çoğu Sovyet tankı Panzerfaustlar’ın kurbanı olmuştur.

2. Dünya Savaşı’nın bitmesiyle, SSCB tarafından Panzerfaust incelenmiş ve RPG-7’nin temelleri atılmıştır. 2. Dünya Savaşı’nın ardından, Almanya Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılmıştır ve Alman ordularındaki tanksavar silahlar NATO’nun ve Varşova Paktı’nın askeri teçhizatına göre çeşitli varyasyonlara bölünmüştür. Batı Almanya daha çok Amerikan yapımı bazuka tipi silahlar kullanırken, Doğu Almanya ise Sovyet yapımı RPG-7 tipinde güdümsüz, geri tepmesiz tanksavar silahlarını kendi ordularında kullanmıştır. 1960’lı yıllarda reaktif ve kompozit gibi yeni tür zırhların ortaya çıkmasıyla güdümsüz tanksavarların, tanklara karşı olan etkinliği büyük oranda düşmüştür. Böylelikle güdümlü tanksavarların yani bildiğimiz adıyla ATGM’lerin ilk modelleri ortaya çıkmıştır.

Beğeneceğinizi düşündüğümüz yazılar