Sürdürülebilirlik ve Farklı Alanlardaki Yansımaları

tarafından Kadir Uteş
0 yorum 304 görüntüleyenler

Sürdürülebilirlik kavramının ortaya çıkışı, insanlığın bugünkü anlamda sürdürülebilirlik kavramı ile tanışması 1970’li yılların başına  denk düşer. 1973 yılında yaşanan Yom Kippur Savaşı sırasında ABD’nin İsrail’i desteklemesi üzerine OAPEC üyesi Arap devletlerinin petrol ihracatına kısıtlama getirerek başlattığı ambargo hareketi sonucunda insanlar sürdürülebilirlik konusunda farkındalık kazanmaya başladı. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki bolluk şartları, sanki hep bu şekilde devam edecekmiş gibi bir algı oluşmasına sebebiyet vermişti. Petrol krizi refah içinde yaşayan batı toplumlarında adeta bir soğuk duş etkisi yarattı. Yaşananların etkisi ve kültürel değişimlerin sonucunda ilk çevreci hareketler oluşmaya başladı.

Dünya’nın kaynaklarının kısıtlı olduğu ve bu kaynakların bir gün tükenebileceği görüşü toplumun bazı kesimlerince dillendirilmeye başlandı. Özellikle gençlerden oluşan aktivist gruplar bu duruma dikkat çekmeye çalışsa da devletler ve toplumun büyük bir bölümü iklim değişikliğinin,  etkilerini belirgin olarak hissettirmeye başladığı 1990’lı yıllara kadar durumun ciddiyetini kavrayamadı. Küresel ısınmanın etkisini belirgin olarak hissettirmeye başlamasıyla küresel ısınma, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik kavramları beraberce anılmaya başlandı.

 

İklim ve Sürdürülebilirlik İlişkisi:

 

İklim, belirli periyotlar halinde kendini tekrar eden ve milyonlarca yıllık süreçler sonucunda  oluşmuş meteorolojik olaylar bütünüdür. İklim değişikliğinin sebebi ise, Sanayi Devrimi sonrasında yoğun miktarda fosil yakıt tüketimi sonucunda atmosferin ortalama sıcaklığının hızla yükselmesidir. Sıcaklığın yükselmesi; atmosferin mevcut dengesinin bozulması, kuraklık, sel, mevsim geçişlerinin belirginliğinin azalması gibi etkileri ile gün geçtikçe daha da hissedilir ve insan yaşamını olumsuz etkiler hale gelmektedir.

 

Ekstrem atmosfer olaylarının görülme sıklığının artması yabani hayattan teknolojiye, havacılıktan tarıma kadar insanlığın bütün faaliyet alanlarında olumsuz etkiler yaratmaktadır. Güncel bir örnek olarak Tayvan’da 2021 yılında yaşanan su kıtlığı sebebiyle yarı iletken üretim fabrikaları üretim  hacimlerini azaltmak zorunda kalmıştır ve dünyada çip tedarik etmek zorunda olan tüm sektörlerdeki üretim sekteye uğramıştır. Bu örneğin de gösterdiği üzere iklim olayları yaşayışımızı düşündüğümüzden daha fazla etkilemektedir. Bu sebeple iklim değişikliğinin önlenmesi için bütün dünya  ulusları bir ve beraber olarak ivedilikle hareket etmeliyiz ve bu hareketin devamlı olmasını sağlamalıyız. Atacağımız tüm adımlar sürdürülebilir bir geleceğe olan yolculuğumuzun bir parçası olacak. Çünkü küresel ısınmayı engelleme çalışmalarımızın tamamı atmosferin devamlılığını yani sürdürülebilirliğini sağlamak içindir. 


Ekonomi ve Sürdürülebilirlik İlişkisi:

Ekonomi, sınırsız insan ihtiyaçlarının sınırlı kaynaklarla karşılanmasını konu edinmiş bir bilim dalıdır. Sürdürülebilirliğin de sınırlı kaynakların doğal süreçler sonucu tekrar eski haline gelmesi ve tüketim arasındaki dengenin sağlanması olduğunu düşünürsek benzer bir misyonda buluştuklarını fark ederiz. Ancak günümüzün kapitalist düzeni sürekli olarak ekonomik büyüme sayesinde etkili olabilmektedir. Bu da ekonomi ve sürdürülebilirlik açısından tezatlık yaratmaktadır. Çünkü sonu olan bir dünyada sonsuza kadar büyüyemezsiniz.

 

Üretim ve tüketim modelimizi değiştirmezsek birkaç on yıl içerisinde muhtemel olarak bir dönüm noktasına varacağız. Ya günümüz üretim ve tüketim modelinin sebebiyet verdiği devasa bir iklim krizini göğüslemek zorunda kalacağız ya da günümüzün ekonomik modelini sürdürülebilir bir geleceğe adapte edeceğiz. Sürdürülebilir bir ekonomik model oluşturmanın kendine has bazı zorlukları olsa da kolaylıklar da getirmesi mümkün olabilir. Bu tür bir ekonomik yapıya kademeli olarak geçmenin yolu da insanların istekliliği ve ortaya konan siyasi irade mümkün olacaktır. Karşımıza  zorluklar çıksa bile, buzul çağını atlatan insanlık bu durumun da üstesinden gelecektir. 

 

Sürdürülebilir bir ekonomi oluşturmak konusunda insanlık olarak en büyük yardımcımız ise teknoloji. Özellikle son on beş yılda yenilenebilir enerji üretimi maliyetlerinin düşmesi, enerjide arz güvenliğinin yenilenebilir ve sürdürülebilir yollarla sağlanmasını mümkün kılacak gibi gözükmektedir. Ulaşım konusunda ise elektrikli otomobillerin popülaritesi hızla ivme kazanmaktadır. Yolcu ve yük taşımacılığında enerji verimliliği konusu şirket ve hükümetlerin en çok öncelik verdiği konulardan biridir. Hava yolları karbon nötr olmak için taahhütlerde bulunurken, demiryollarında kullanılan elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payını %100’e çıkarmış ülkeler bulunmaktadır. Yakın bir gelecekte yapay zeka ile kontrol edilen  elektrikli drone ve araçları daha da sık görmek sürdürülebilir bir geleceğin inşası bakımından  heyecan ve merak uyandırmaktadır. 

 

Sürdürülebilir Gelişme ve Kalkınma Hedefleri:

 

Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler tarafından 2030 yılına kadar ulaşılması hedeflenen uluslararası amaçlardır. Tüm dünyada yoksulluk ve açlığa son verilmesi, herkesin sağlıklı ve kaliteli bir yaşama kavuşması, nitelikli eğitime erişilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, temiz suya erişim, insana yakışır iş ve ekonomik büyüme, erişilebilir temiz enerji, eşitsizliğin azaltılması, sürdürülebilir şehir ve yerleşimler, sorumlu üretim ve tüketim gibi konuları kapsar. 


Dünya Limit Aşım Günü:

 

Dünya’nın on iki ay içerisinde ürettiği doğal kaynağın tüketildiği tarihtir. 2020 yılında Dünya Limit Aşım Günü 22 Ağustos, Türkiye’nin limit aşım günü ise 26 Haziran olmuştur. Yani ülkemiz altı Haziran ayından itibaren tükettiği tüm kaynakları 2021 yılından borç almıştır. Artan nüfus ve ortalama gelir seviyesi ile limit aşım günü her yıl biraz daha erken tarihlere gelmektedir. Bunu önlememizin yolu ise ekolojik ayak izimizi azaltmaktan geçiyor.

 

Sürdürülebilir Gelecek:

Gün geçtikçe sürdürülebilirliğin hayatımızdaki önemi ve yaşam tarzımıza etkisi daha belirgin hale gelecek. Bu duruma  kendimizi hazırlayıp yaşantımızı buna göre organize etmemiz hem dünya hem de bizim için daha iyi olacaktır. Sürdürülebilirlik yalnızca doğayla ilişkili bir mesele değildir. Toplumsal, sosyal,kültürel, bilimsel pek çok yönü vardır ve geleceğimiz bu kavrama bağlı olabilir. Sürdürülebilir bir geleceğin inşası için iklim değişikliği ve küresel ısınmanın yalnızca kutup ayılarının değil tüm insanlığın sorunu olduğunu kavramak atılabilecek ilk adımdır. Unutmayın, atmosfer ve dünya ile Rus ruleti oynayamazsınız! Çünkü henüz tek bir gezegenimiz var. Daha sürdürülebilir bir gelecekte buluşuncaya kadar umutla kalın değerli okurlar.

Beğeneceğinizi düşündüğümüz yazılar