ÖLÜMÜN FISILTISI F4U CORSAİR

tarafından Eren DURU
0 yorum 713 görüntüleyenler

ÖLÜMÜN FISILTISI F4U CORSAİR

Merhaba sevgili blog okurlarımız bu yazıda; artistik martı tipi kanatlarıyla olsun, bir neslin kulaklarına kazınmış o efsanevi fısıltı sesi ile olsun -Japon askerleri çıkardığı fısıltıya benzer sesten dolayı F4U Corsair’e ölümün fısıltısı lakabını takmıştır- havacılık tarihinde kendine sarsılmaz bir yer edinen F4U Corsair hakkında konuşacağız.

Taşıyıcı tabanlı Corsair’in yaratılması 1938’e kadar dayanıyor. ABD Donanması, dönemin şartlarına ve gereksinimlerine ayak uyduramayan savaş uçaklarını yeni nesil uçaklarla değiştirme kararı alır. Sonrasında istekleri ve beklentileri karşılayacak mevcut avcılardan daha güçlü bir motora, daha büyük bir pervaneye sahip bir avcı uçak için birçok firma ile görüşmeler yapılır. Bu firmalar arasında “Change Vought” da vardı. Şirketin baş tasarım mühendisi “Rex Basel” rakiplerinden farklı olarak o zamanların en güçlü motoru Pratt & Whitney Rx-2800 motoruna güvendi ve Temmuz 1938’de Change Vought şirketi ile XF4U-1 olarak adlandırılan prototip uçak için tarihin akışını değiştirecek o sözleşme imzalandı. 1940 yılında ilk prototip havalanmaya hazırdı. Test pilotu Uyman Bullard tarafından ilk uçuşu gerçekleştirilen F4U Corsair beklenilenin çok üstünde bir performans sergilemişti. ABD’nin daha önce prototipi saatte 660km hızın üstüne çıkan başka bir avcı uçağı olmamıştı. Bu nedenle F4U üstüne büyük bir ilgi topladı ve 3 Mart 1941’de seri üretimi için hazırlanarak 12 yıl sürecek bu macera için imzalar atıldı. Aynı zamanda F4 Phantom harici en uzun süre imalatta kalan ABD avcı savaş uçağıdır.

Rex Basel ve F4U Corsair

II. DÜNYA SAVAŞINDA CORSAİR

Şubat 1943’te Bougainville hava sahası üzerinde ABD Deniz Kuvvetleri hava grubu VMF-124 ile kara tabanlı bir avcı uçağı olarak operasyonlara başladı ve bir zamanların yenilmezi olan, hafif avcı olarak da bilinen Mithsubishi A6M “Zero” savaş uçaklarının -Japon İmparatorluk Donanması’nın hava sahasındaki gururu sayılabilecek çevik avcı uçakları- hava sahasındaki üstünlüğünü kısa sürede bitirdi. Çünkü Mithsubishi A6M “Zero” nun zırhı F4U Corsair’e nazaran daha dayanıksızdı -Japonların elinde kuvvetli bir motor yoktu ama amaçlarına hizmet edebilecek hızlı bir avcı uçak istiyorlardı. Bunun için ağırlıktan kısmak zorunda kaldılar-, kendilerinden sızdırmaz yakıt tanklarından yoksunlardı bunlara ek olarak, Amerikan savaş uçakları Pasifik Savaşı boyunca ilk Japon saldırılarında kulanılan savaş öncesi modellere göre çok daha fazla geliştirildi. İyileştirilmiş eğitim ve daha tecrübeli pilot stoğu, hızlı ve güçlü bir savaşçı avcı uçağı ile birleştiğinde Pasifik Savaşı’nda dengenin değişmesine ön ayak oldu. F4U Corsair, Pasifik Savaşı’nda çığ gibi büyüyen A6M “Zero” tehdidine karşı koyabilen ilk avcı uçağı olduğunu kanıtladı.

KORE SAVAŞINDA CORSAİR

Avcımız Corsair’in serüveni 2. Dünya Savaşı’nın son günlerinde bitmedi çünkü yaklaşan Kore savaşında Amerikan Donanması’nın yakın destek platformuna ihtiyacı olacaktı ve Corsair bu ihtiyaca cevap niteliğindeydi. F4U Corsair, karşı tarafın jet motorlu avcılarına karşı mükemmel bir karşı cevaptı çünkü hızlı uçan ve deliler gibi yakıtının suyunu içen jet motorlu düşmanlarını havada oyalayıp yakıt problemi çekmelerini kendi lehine kullanıyor, hava sahası üstündeki kontrolü eline alıyordu. Bunun haricinde jet motorlu rakiplerine nazaran daha alçaktan uçarak kendine daha geniş bir savaş yelpazesi sunuyordu. 1950’lerde F4U Corsair ABD Deniz Donanması’nın kara saldırı görevlerinin %80’i gibi ciddi bir kısmını oluşturuyordu. Pervaneli avcımız, Sovyetler Birliği’nden çıkan ve Kuzey Kore için savaşan jet motorlu Mikoyan-Gurevidn Mig-15 savaş uçaklarına karşı üstünlüğü sağlayıp devamında da başarıyı getirmesi alışılmadık bir durum değildi.

TEKNİK ÖZELLİKLER

F4U Corsair aslında ABD Deniz Kuvvetleri’nin uçak gemisinde kulanmak için tasarladığı bir projeydi fakat zaman ilerledikçe ve avcımız sahada yerini almaya başladıkça işler tam olarak ABD Deniz Kuvvetleri’nin istediği gibi gitmedi. Böylesi güçlü ve büyük bir makineyi hareketli bir su ünitesinin üstüne indirmek oldukça zor ve riskli bir eylemdi. Corsair, piste inerken çok sarsılıyordu bu da uçak gemilerinde istenmeyen bir durumdu. Sorunlar Corsair pistte güvenli bir şekilde indikten sonra da devam ediyordu, o zamanlar için türünün en büyüklerinden biri olduğundan (uzunluk 33fit, en 8inç, kanat açıklığı 41fit) Corsair’ı ABD Donanması uçak gemilerine sığdırmakta problem çekti bu nedenlerden dolayı Corsair uçak gemilerinden bir süre uzak kaldı ta ki ABD Deniz Piyadeleri kara üstünden Corsair ile başarının tadını çıkartırken İngiliz Filo Hava Kolu (FAA) Corsairi başlangıçta planlanan uçak gemisi tabanlı avcı uçak rolünde kullanana kadar. Bunun için Corsair’ın iniş takımları üstünde teknik değişikliklere gidildi ve yer problemini çözmek içinse kanat uzunluğunun 8 inç kadar kısaltılmasına karar verildi. Ve bu değişiklikler meyvesini başarı olarak verdi. 1834 nolu Filoya ait İngiliz Donanması, Corsair MK II’leri 3 Nisan 1944’te Alman savaş gemisi KMS Tirpitz’e düzenenlenen saldırıda kullanıldı ve o operasyondan sonra Corsair İngiliz Donanmasının taktirini kazanan bir savaş uçağı oldu.

Corsair, ne kadar efsaneleşmiş avcı uçaklarından biri olsada pilot dostu bir uçak değildi. Ölümün Fısıltısı yanında birçok savaş kahramanı teğmen ve yüksek rütbeli havacıyı son yolculuğuna taşıdığı için Teğmen Katili gibi uğursuz bir lakabı da vardı. Corsair’in, pilot dostu bir uçak olmamasının en büyük nedeni ABD Donanmasının uçağın performansı hakkındaki geri dönüşleri sonucu silahların, kanatların ve yakıt deposunun gövdedeki yerlerinde yapılan değişikliklere bağlı olarak kokpitin burundan 3 fit kadar uzağa gitmesi ve bu değişiklik sonucu doğan dar görüş açısı problemiydi. Dar görüş açısı bir avcı uçağında istenmeyen bir durumdu ama Amerikalı mühendisler görüş açısından verdikleri fireyi silah teçhizatı, uçuş mesafesi ve hız gibi alanlarda telafi ettiler. Ters martı kanatı şeklindeki kanat tasarımı sayesinde Pratt & Whitney Rx-2800’den tam verim alarak saate 753km hıza çıkarak ABD Donanmasına hizmet etti. Avcımızın silah sistemlerine gelecek olursak makineli tüfek olarak 12.7mm AN/M2 ya da 20mm M2 roket olarak ise 5HVAR MK.4 ya da HVA-SPEC-TOP-F4V1 kullanarak ABD Donanması için için etkin bir vurucu güç özelliği taşıyordu. Toparlamak gerekirse Ölümün Fısıltısı olarak bilinen F4U Corsair efsanesi uzun yıllar ABD Donanmasında hizmet vererek savaşların kaderini değiştirip çeşitli kahramanlık hikayeleri yazılmasına ön ayak oldu ve 1979’da Honduras’ta son askeri sınıf Corsair’in emekliye ayrılmasıyla göklerdeki hükmünü yeni nesil savaş uçaklarına devretti ama savaşın efsaneleri arasında kendine sarsılmaz bir taht kurdu. 2. Dünya Savaşı’nda kullanılan diğer bir Amerikan efsanesi olan North American P-51 Mustang hakkında bilgi almak için yazarlarımızdan olan Ahmet Selimin blog yazısına göz atabilirsiniz. Bir sonraki yazılarımızda görüşmek dileğiyle.

KAYNAKLAR :

Beğeneceğinizi düşündüğümüz yazılar